30.3.12

Sınava Girecekler İçin Besinler


Beyin hakkında yapılan araştırmalar, beynin güçlü kalmasında tüketilen gıdaların da önemli bir rol oynadığını ortaya koydu. ABD’de yayınlanan Men’s Health dergisinde zihin açan gıdalararaştırması yayınlandı.

ABD’de yayınlanan Men’s Health dergisinde Doktor Tom Gilhooly’nin zihin açan gıdalarsoyaaraştırması yayınlandı.

yumurtaSoya: Ostrojen salgılanmasını arttıran soya hafızayı güçlendiriyor. Soya sütü ya da soyalı yemekler bunamayı geciktiriyor.

Yumurta: D vitamini deposu olan yumurta hücrelerin kendi kendini onarmasının sağlıyor ve beynin faaliyetlerini geliştiriyor.çilek

çayÇilek: Antioksidan ve C vitamini deposu. Yaş ilerledikçe zayıflayan beyin fonksiyonları düzene giriyor.

Çay: Barındırdığı flavonoidler sayesinde beynin esnekliğini koruyor ve beyin aktivitelerini artırıyor.
kırmızı et
Kırmızı et: Demir deposu kırmızı et özellikle çocuklarda zeka süzümeviyesini yukarı çekiyor.

Üzüm suyu: Kısa ve uzun süreli hafızayı kuvvetlendirir. Ancak aynı etkiyi şarap göstermiyor.
sardalya
Sardalya: Sperm kalitesini arttıran selenyum oranı yüksek sardalya, stresi de azaltıyor.

Brokoli: Folik asit eksikliği gerginlik, asabilik yulafve ilgisizliğe neden oluyor. Brokolide yüksek oranda bulunan folik asit bu sorunları ortadan kaldırıyor.

Yulaf: Karbonhidrat oranı yüksek yulaf, hafıza ve dikkate olumlu etki yapıyor




Sinir Sistemi: Ceviz, fındık, fıstık zihnin uzun süre çalışma direncini artırır. Beynin haberleşme maddelerinin oluşumunu hareketlendirir. 

Yaratıcılık: Zencefil içerdiği maddeler ile beynin yeni fikirler üretmesini sağlar. Kan sulandığı için daha serbest akar, beyin oksijenle beslenir.

Bellek: Havuç hatırlama yeteneğini artırır. Beynin metabolizmasını canlandıran enzimlerdendir. Bir ufak tabak sıvı yağlı havuç salatası önerilir. Ananas, ezberlemek için çok yararlıdır. Diğer meyvelerde bulunmayan mangan elementini içerir.

Mutluluk: Mutluyken daha iyi öğreniriz. Enerjimiz pozitif olur. Kırmızı biber acı verse de vücudun kendi hormonu olan endorfinin salgılanmasını hareketlendirir. Çilek, stresin etkilerini azaltır. Muz da beyne mutluluk veren seratonin maddesi içerir.

Öğrenme: Lahana, tiroid bezlerinin aktivitesini azaltır. Bu da sinirliliğe iyi gelir. Sınav öncesi stres için önerilebilir. Limon, algılama yeteneğini artırır. Yeni öğrenilecek bilgilerin öncesinde tavsiye edilir.

Dikkat toplama: Karides beynin besinidir. Vücuda önemli yararı olan Omega 3 yağ asitleri sağlar. Dikkat süresini uzatır. Soğan aşırı yıpranmaya, fiziksel yorgunluğa karşı kanı sulandırır. Beyin oksijeni daha kolay alır.

23.3.12

Baş Ağrısı için Bitkisel Çözümler - Doğal Tedavi Yöntemleri


Baş ağrısı nedir? Baş ağrısının sebepleri nelerdir? Başım neden ağrıyor? Baş ağrısı nedir? Baş ağrısının sebepleri nedenleri nelerdir? Başım neden ağrıyor? Baş ağrısı tedavisinde kullanılan şifalı bitkiler nelerdir? Evde kolayca hazırlanabilecek, bitkisel ve doğal baş ağrısı ilaçları nelerdir? Baş ağrısına karşı ne yapmalıyım? Ahmet Maranki baş ağrılarına karşı ne tavsiye ediyor? BAŞ AĞRISI için PROF.DR. AHMET MARANKİ Tavsiyeli Bitkisel Çözümler…

Baş ağrısının birçok nedeni vardır. Beyne fazla kan hücumu, sinüzit, nezle, grip, bademcik, yüksek tansiyon, düşük tansiyon, kabızlık, göz bozukluğu, şeker hastalığı, dolaşım bozukluğu, karaciğer ve safra rahatsızlığı, solunum yetersizliği, tifo, verem, menenjit, aşırı üzüntü baş ağrısına neden olabilir.

                             İpekyol'un Yepyeni Ayakkabılarıyla Tarzınızı Tamamlayın!
2012 İlkbahar-Yaz koleksiyonları mağazaları renklendirmeye başlarken bu sezon İpekyol’un çok özel bir süprizi oldu.

Kendi tarzını yaratan şık ve modern İpekyol kadınları, giyimlerindeki tasarım ve kalitenin tamamlayıcısı olacak yepyeni İpekyol ayakkabı koleksiyonuyla buluşuyor.
Koleksiyon onlarca renk ve desenle yorumlanırken; Business, Smart Trendy, Smart Casual ve Elegant temalarıyla tüm zevklere hitap edecek gibi.
Bu özel koleksiyondan dilediğiniz 1 çift sizin olabilir! www.hürriyetaile.com/ipekyol sitesinde sizi, tüm koleksiyonu görebileceğiniz, İpekyol’a özel bir ayakkabı odası karşılıyor. Burada en beğendiğiniz ayakkabıyı seçip, size özel verilen linki paylaştığınız takdirde ayakkabı sizin! Tabi ki her hafta toplam 10 kişiye verilecek hediyelerden birini almanızın yolu, size verilen linki en çok paylaşan bu 10 kişiden biri olmak.





















Ayrıca, göz atmak isterseniz, İpekyol web sitesi www.ipekyol.com.tr'de bütün İpekyol koleksiyonu yer alıyor. Sezon ürünleri  iddialı olduğu kadar farklı temalarıyla beklentilerin üzerinde bir görsellik sunuyor.
Kampanya 23 Mart – 20 Nisan arasında Hürriyet Aile web sitesinde.


Bir bumads advertorial içeriğidir.


Baş Ağrısı için Kullanılan doğal BİTKİSEL FORMÜLLER nelerdir?
* Hanımların adet günlerinde görülen baş ağrıları için, 1 çay bardağı sıcak suya, 1 kahve kaşığı civanperçemi otu konulup, 10 dakika demlenip süzülür. Ve günde 2 çay bardağı içilir.

* Baş ağrısına karşı Lavanta, papatya, kekik, karabaş otu gibi bitkiler, 1 çay bardağı sıcak suya, 1 kahve kaşığı koyup 5 dakika demlenip süzülür. Bu karışımdan günde 2-4 bardak içilir.

* Migren için, 2 su bardağı kaynar su içine birer tatlı kaşığı hafif ezilmiş fesleğen, defne ve oğul otu konularak 15 dakika demlenir. Günde 2-3 bardak içilir. Bu karışımın içilmesine düzenli olarak en az 1 ay devam edilirse, zamanla migrene şifa olur.

* Baş ağrısından kurtulmak için 1 Bardak kaynar suya, yarım çay kaşığı toz zencefil konur, 10 dakika bekletilip, günde 3 bardak içilir.

* Baş ağrısından kurtulmak için 1 Bardak kaynar suya, 4-10 gram oğul otu konur. 10 dakika bekletilip günde 3 bardak içilir.

* Baş ağrısından kurtulmak için 1 Bardak kaynar suya, 2 gram papatya konur, 10 dakika bekletilir günde 2 bardak içilir.

* Baş ağrısından kurtulmak için 20 gram ıhlamur, 40 gram kedi otu kökü, 20 gram lavanta çiçeği, 20 gram oğul otu yaprağı karıştırılıp, 1 bardak kaynar suya 5-10 gram konur. 10 dakika bekletilip, günde 2-3 fincan içilir

18.3.12

İştah açan besinler neler?

Tuz: İştahınızın açılmasına yardımcı olur. Tuzlu bir besinin hemen arkasından tatlı bir besin tüketme ihtiyacı hissedersiniz. Bunun nedeni kan şekerinizdeki iniş çıkışlardır. Aşırı tuz tüketiminden uzak durun.
Kırmızıbiber (acı biber): Diğer bir iştah açıcı besin maddesi de acı biberdir. Acı biber tükettiğinizde doygunluk hissinizi anlamanız zor olur.
Patates: Glisemik indeksi en yüksek besinler arasındadır.
Nohut: Midenin temizlenmesine yardımcı olur. Aynı zamanda iştahı da açar. Tüketimi hafta da 3 porsiyonu (yani 12 çorba kaşığı) geçmemelidir.
Havuç: Glisemik indeks değeri en yüksek sebzelerdendir.
Mısır: Glisemik indeks değeri yüksek olan besinlerdendir. Yendikten sonra açlık hissi uyandırır. Diyet esnasında çok fazla tercih edilmemelidir.
Tarçın, greyfurt, karalahana ve alkol: İştahınızın açılmasına yardımcı olan diğer besinlerdir.

Kaynak: Hürriyet

Bebeğim Hıçkırıyor Ne Yapmalıyım?

Bu konuyu açmamda ki amaçlardan biri bu gün geçenlerde doğum yapan bir arkadaşımın bebeğinin hıçkırığı karşısında ne yapacağını bilememesi.. Demek ki arkadaşım gibi birçok annede bu dertten müzdarip bir şekilde merak içinde çare arayıp bilgilenmek istiyor. Bebeğinin hıçkırığı karşısında ye yapacağını bilemiyen aileler için sizlere uzman tavsiyelerini aktarıyorum.

Bebeklerde hıçkırık sıkça görülebilen ve tehlikesi olmayan fizyolojik bir durumdur. Özellikle 0-6 ay arası bebeklerde daha sık ortaya çıkan bu durumdan kurtulmak için bir kaç basit öneri mevcuttur.
Yenidoğan bebeklerde genel olarak hıçkırık olur. Çoğu anne bebeğinin hıçkırığı karşısında ne yapacağını bilmez. 

İşte hıçkırıktan kurtulmanın yolları…

Bebeklerde Hıçkırık Nedeni:

Bebeklerde hıçkırık göğüs boşluğu ile karın boşluğu arasındaki ani kasılma olarak belirlenmiştir. Bu kasılma sonucunda ses telleri bir anda birbirine yaklaşır ve çıkan sese hıçkırık denir.

Yetişkinlerde hıçkırık pek çok farklı nedenden kaynaklanır. Uzun süren hıçkırık kalp rahatsızlıkları gibi büyük hastalıkların da habercisi olabilir. Ancak bebeklerde hıçkırık 1 yaşına kadar normal bir durumdur. Genelde aniden heyecanlanma, hava yutma ve hatta havadaki ani soğuma bile bebeklerde hıçkırığa neden olabilir. Hıçkırık kısa sürede geçmezse yavaş yavaş emzirebilir veya çay kaşığıyla bir miktar su verebilirsiniz. Bebeğinizi dik tutmak da işe yarayacaktır.

Hıçkırığı uzarsa ne yapmalısınız?

Hıçkırık yetişkinlerde pek çok hastalığın habercisi olarak görülür. Hıçkırık durmuyorsa doktora gitmek gereklidir. Ancak 1 yaşına kadar olan çocuklarda, hıçkırık nedeniyle doktora götürmenize gerek yok. Bebeklerde hıçkırık süresinin 1 dakika ile 1 saate kadar uzamasını normal bir durum olarak kabul edin. Hıçkırık bir saati geçiyorsa, doktorunuza telefonla danışabilirsiniz.

Anneler emzirirken yediklerinize dikkat!

Hıçkırık yiyeceklerden oluşabildiği gibi, anne sütü ile beslenen bebeklerde, annelerin yediği yiyecekler de hıçkırığı tetikleyebilir. Eğer bebeğinizin inek sütü veya başka besinlere karşı alerjisi varsa, sizin yediğiniz yiyecekler bu duruma sebep olabilir.

Doğalgazdan Tasarruf Etmenin Yollları

Oda Termostatları günümüzde tüm modern yapılarda bulunmaktadır. Oda termostatı temel anlamda odanızın sıcaklığını kolay yoldan ayarlayabilmenizi sağlayan elektronik cihazdır. Kombinizle ilişkilendirilmiş bir oda termostatı; odanızın sıcaklığını ölçerek, en ufak sıcaklık değişiminde kombiyi çalıştırarak oda sıcaklığının tanımladığınız dereceye getirilmesini sağlar. İstenen sıcaklık sağlandığında da kombiyi otomatik olarak kapatarak enerjiden tasarruf etmenize yardımcı olur. Oda termostatı sadece kombi ile değil, klima ile de çalıştırılabilir. Ancak birçok klimanın artık uzaktan kontrol kumandası veya kolay kullanılabilir bir tuş takımı vardır. Bu sebeple oda termostatları daha çok kombiler ile kullanılmaktadır.

Oda termostatları kendi içinde birçok farklı kategoriye ayrılır. Kategorileri belirleyen ise çalışma özellikleri ve kullanım biçimleridir. Biz bu rehberimizde sizlerin satın alma öncesi yeterli derecede bilgilendirilmenizi amaçlıyoruz. Bu yazımızı okuyarak satın alma öncesi temel bazı konularda fikir sahibi olabilir ve doğru tercihi daha kolay yapabilirsiniz diye umuyoruz.

Satın alma öncesi ihtiyaçlarınıza yönelik doğru kararı verebilmeniz için, oda termostatları arasındaki temel farklılıkları ve aralarındaki avantaj/dezavantajları iyi değerlendirmeniz çok önemlidir.

Bu konuda alacağınız karar için göz önünde bulundurmanız gereken kriterleri şöyle sıralayabiliriz:

1. HASSASİYET

Oda termostatları arasındaki önemli farklardan birisi hassasiyet dereceleridir.

Oda termostatının hassasiyeti; ortam sıcaklığındaki değişimi algılama kabiliyeti olarak tanımlanabilir. 1,0°C'lik hassasiyeti olan bir oda termostatı, bulunduğu ortamdaki 1,0°C'lik sıcaklık değişimini algılayabilir. 0,5°C hassasiyeti olan bir oda termostatı ise daha yüksek hassasiyete sahiptir. Daha küçük sıcaklık değişimlerini algılayabilir.
İnsan vücudu ortam sıcaklığında oluşan 1,5°C ile 2,0°C arasındaki değişiklikleri hissedebilir. Dolayısıyla, odanızdaki sıcaklık yaklaşık 1,5°C düştüğü anda bunu hissetmeye başlarsınız. Hassasiyeti yüksek olan bir oda termostatı, sıcaklıktaki küçük değişiklikleri dahi anlayabildiğinden, bu anda otomatik olarak ortamı ısıtması için kombinizi çalıştıracaktır.


Kalibrasyon AyarıOda termostatlarının kalibrasyon ayarı, yetkili servis tarafından, kurulum işlemleri sonrasında gerçekleştirilir. Bu işlemde; ortam sıcaklık değişiminin ne kadar hassasiyetle ölçüleceğini ve ısıtma sisteminin ne zaman çalışması gerektiğini tanımlarsınız. Bu işlemi örnek üzerinden anlatmak daha açıklayıcı olacaktır: Eğer odanızın 25,0°C'de sabit bir sıcaklığı olsun istiyorsanız, yapılan ayarlamalara göre 0,5°C hassasiyete sahip bir oda termostatı ortam sıcaklığı 24,5°C olduğu anda kombiyi çalıştırmaya başlayabilir. Ancak bu durumda yakıttan tasarruf etmek çok olası değildir. 0,5°C olarak tanılanmış bir kalibrasyon; kombinin neredeyse tüm gün boyunca devreye girip-çıkması ve fazla yakıt yakması gibi bir sonuç doğurur. Bizim tavsiyemiz;kalibrasyon ayarında 1,5°C hassasiyet ayarlanması yönündedir. Örnek üzerinden gidersek; 25,0°C olan oda sıcaklığı 23,5°C'ye düştüğünde, siz de az da olsa sıcaklık düşüşünü hissettiğiniz anda kombinin çalışmaya başlamasıdır. Sıcaklık yeniden 25,0°C olduğunda oda termostatınız kombiyi otomatik olarak durduracaktır. Bu durumda \%30'a varan enerji tasarrufu sağlamak olasıdır.


2. UYUMLULUK

Oda termostatı satın almadan önce dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan birisi de tabii ki kullanmakta olduğunuz kombiniz ile uyumlu olup olmadığıdır. Oda termostatları, bağladığınız cihazı otomatik olarak açıp kapayan anahtarlardır ve uyumluluk sağlanmazsa cihazınıza doğru komutu gönderemediği için işlevini gerçekleştiremez.


    ÖNEMLİ NOT: Bir oda termostatı hakkında karar vermeden önce, satıcıyla iletişime geçerek, kombiniz/klimanız ile uyumlu olup olmadığını mutlaka sormanızı tavsiye ederiz.


    Temel olarak tüm kombilerde oda termostatının bağlanabilmesi için elektronik devre çıkışları bulunur. Bu çıkışlardan çekilen elektrik hatları ile oda termostatı kombiye bağlanır. Kablolu oda termostatlarında çekilen kablo, oda termostatının bulunmasını istediğiniz yere kadar uzatılır. Kablosuz oda termostatlarında ise elektronik devre çıkışına bağlanan bir ünite, oda termostatı ile arasında kablosuz olarak iletişime geçer. Her iki durumda da çalışma performansları açısından fark yoktur. Ancak kablosuz oda termostatlarımaksimum 100metre mesafeden iletişime geçebilirler. Bu mesafe, araya duvarların girmesi ile düşebilir. Eğer kombiniz ile oda termostatı arasında çok fazla duvar varsa ve aralarındaki mesafe uzaksa iletişim sorunları yaşanabilir. Kombi ile oda termostatı arasındaki her duvarı +10metre mesafe ilave edilmiş varsayarak hesaplayabilirsiniz. Kablolu oda termostatı kullanmak ise genelde şık bulunmaz ve işin içine ekstra bir kablo masrafı girecektir. Kablo ücreti yetkili servis ya da satıcı firma tarafından karşılanmayacağı için bir elektrikçiden sizin almanız gerekecektir. Uyumlu bir kablonun maliyetini kabaca 1,00TL/metre olarak düşünebilirsiniz.

Kablolu oda termostatları teoride tüm kombiler ile uyumludur. Çünkü kombilerin verdiği elektronik devre çıkışları standarttır. Ancak bazı model kombiler ile kablosuz oda termostatları arasında uyumsuzluklar olabilir. Bu durumda servisler bir ara kablo kullanarak iki cihaz arasındaki iletişimi sağlarlar.

Bazı kombi ve klimalar bu elektronik devre çıkışında sadece açma/kapama anahtarlaması için çıkış vermek yerine tüm diğer kontrollerin de oda termostatı tarafından yapılabilmesini sağlayacak şekilde birçok devre çıkışı sunarlar. Bu durumlarda tüm çıkışlara cevap verebilecek bir oda termostatı tercih etmeniz daha verimli ve etkin biçimde kombinizi kontrol etmenizi sağlayacaktır. Bazı firmalar tüm bu özellikleri destekleyebilecek oda termostatları üretmektedirler. Kombi/klima cihazınızın üretici firması aynı zamanda oda termostatı da üretiyorsa, bu oda termostatı tam uyumlu olarak çalışacağından tüm bu fonksiyonlara cevap verebilecek şekilde, tam uyumlu olarak çalışacaktır.


3. PROGRAMLANABİLİRLİK

Oda termostatlarının arasındaki önemli farklardan birisi de programlanabilme özelliğidir. Özellikle "Dijital Programlanabilir" ibaresini gözetebilirsiniz. Bu tür oda termostatları haftalık olarak programlanabilmektedir. Bu tür cihazlarda, oda sıcaklığının; hafta içi sabah saat 06:45'te, akşam 18:45'te, hafta sonu da sabah 10:45'te 25,0°C'ye getirilmesini basitçe programlayarak ayarlayabilirsiniz. Ancak manuel oda termostatları sadece anlık olarak belirttiğiniz dereceye göre oda sıcaklığını ayarlarlar. Tüm dijital oda termostatlarının programlanabilir olmayabileceğine de dikkat etmelisiniz.

 
Temel olarak oda termostatları konusunda satın alma öncesi dikkat etmeniz gereken kriterler bunlardır. Burada belirttiklerimiz dışında ürünün maliyeti, marka güvenilirliği, görünüm şıklığı, kullanım kolaylığı gibi birçok farklı değerlendirmeyi yapmak siz müşterilerimize düşmektedir.

17.3.12

Kan Şekeri Göze Vurur Mu?

Türkiye’de 10 milyon kişinin mücadele ettiği diyabet hastalığı, göz sağlığını da tehdit ediyor

Kan şekerinde yaşanan ani yükseliş ve düşüşler gözün sinir tabakasını etkileyerek diyabetik retinopati hastalığına neden olabiliyor. Retinopati ise erken tedavi edilmezse ciddi görme kayıplarına yol açıyor.
Dünyagöz Ataköy Hastanesi’nden Op. Dr. Mahmut Öztürk, özellikle 10 yıldan fazla diyabet hastası olan kişilerde diyabetik retinopati görülme sıklığının arttığını belirterek, "Tip 1 diyabet veya insüline bağımlı genç diyabetiklerde ergenlik çağından sonra diyabetik retinopati görülme sıklığı yaşla doğru orantılı olarak artıyor. Kan şekerinin düzensiz seyretmesi, kan şekerinde ani düşüş ve yükselişler retinanın bozulmasını ve retinopati hastalığının oluşmasına ve ilerlemesine neden oluyor" dedi.
GÖRME KAYBINA YOL AÇIYOR
Diyabet hastalarında kan şekeri kontrolünün göz sağlığı açısından da büyük önem taşıdığına dikkat çeken Op. Dr. Öztürk, şeker hastalığının kontrol altına alınmadığı takdirde ciddi görme kayıplarına ve ağrılı göz tansiyonu yükselmelerine neden olabileceğinin altını çizdi.
Op. Dr. Öztürk, şu bilgileri verdi: “Şeker hastalığı retinadaki kılcal damarların yapısının ve hücre kaybına yol açarak damar geçirgenliğinin bozulmasına neden oluyor. Bunun yanı sıra sarı nokta bölgesinde sıvı ve yağlı maddelerin birikmesine ve beraberinde kılcal damarların tıkanarak beslenmeyen alanların ortaya çıkmasına yol açıyor. Bu durumda ise retinada kendiliğinden kanayabilen yeni damarlar oluşuyor, retinanın önünde ve içinde oluşan kanamalar gözün arka boşluğuna sızabiliyor. Sonuçta ciddi görme kayıpları, ağrılı göz tansiyonu yükselmelerine neden oluyor. Gebelik, hipertansiyon, kan yağlarının yüksekliği, böbrek hastalığı diyabetik retinopatiyi ağırlaştıran diğer faktörlerdir.”
GÖZ DİBİ MUAYENESİYLE ERKEN TANI
Diyabetik retinopati hastalığında erken teşhisini önemini vurgulayan Op. Dr. Öztürk, diyabet teşhisinin hemen ardından hastanın göz muayenesi olması gerektiğini belirtti.
Diyabet hastalarının 1 yıllık aralarla diyabet kontrollerinin bir parçası olarak rutin göz muayenelerine devam etmeleri konusunda uyaran Op. Dr. Mahmut Öztürk, “Özellikle göz dibi muayenesi, retinada meydana gelen değişikliklerin erken safhada tespit edilmesini sağlar ve hastaya başarılı şekilde tedavi olma şansı sunar. Diyabet tanısı sonrası 1 yıllık aralarla 5 yılı geçen diyabet hastalarının 6 ayda bir, göz dibi problemi tespit edilen diyabetlilerin 3 ayda bir göz muayenesi olması gerekmektedir” diye konuştu.
LAZERLE TEDAVİ
Diyabetik retinopatiyi tedavi eden tek yönteminin lazerfotokoagulasyon olduğunu ifade eden Op. Dr. Öztürk tedaviye ilişkin şu bilgileri verdi:
“Argon laser ışığı kan damarlarındaki sızıntıyı engeller ve kan gitmeyen iskemik retinanın kapatılmasını sağlar. Bu tedavi uygun zamanda ve uygun şekilde uygulandığı takdirde şeker hastalığına bağlı ciddi görme kayıplarını önlemenin tek yoludur. Retinopati bulgularının erken dönemde tespit edilmesi, tedavi başarısının anahtarıdır.”
BULANIK GÖRME ŞİKAYETİ GEÇİCİ OLABİLİR
Diyabet hastalığının erken döneminde bulanık görme şikayeti ile sıkça karşılaşılıyor. Bunun nedeni retinopati değilİ; o sırada kan glukoz seviyesindeki yükseklikten kaynaklanabilir. Kan glukoz seviyesinin normale dönmesi birkaç hafta alabilir, kontrol sağlandığında görme bulanıklığı ortadan kalkacaktır. Bu geçici bulanıklık döneminde, gözlük değişimi yapılması uygun olmayacaktır.

Kan Şekeri Dalgalanması



Basit Karbonhidratlar, Glisemik İndeksi Yüksek Karbonhidratlar, Kötü Karbonhidratlar, Rafine Karbonhidratlar 

Nasıl adlandıracağınız size kalmış. Genel olarak tabir etmek gerekirse, makineler tarafından işlemlere tabi tutulduğu için bu karbonhidratlar besin değerlerini kaybeder ve insanları yağlandıran boş kalorilere dönüşür.

İyi karbonhidratlar makineler değil kendi metabolizmamız tarafından sindirileceği için kan şekerimizi fazla dalgalandırmaz ve insülin hormonu yeterince salgılanır. Hem vücuda uzun süreli enerji sağlarlar hem de damar çeperine zarar vermezler.

Pekiyi kötü karbonhidratlar ne yaparlar?

Kötü karbonhidratlar işlemden geçtiği için çok kolay sindirilir, direkt kana karışırlar. Bu da kan şekerinin ani yükselmesi demektir. Bu durum damar sağlığı için son derece zararlıdır, bunu bilen metabolizmamız hemen yüksek miktarda insülin salgılar. Yüksek insülin hormonu gerekenden de fazla salgılanır ve bu sefer de kan şekeri normalin altına düşer… İnsanın bu tipten basit karbonhidratları yedikçe yiyesinin gelmesinin sebebi budur. Hızlı yenilen bir öğün ardından tatlı yeme isteğinin doğuşu da bu yüzdendir. 15 dakika kadar tatlı yenmediğinde bu isteğin geçtiği veya çok azaldığı görülecektir. 

14.3.12

Selülitle Başa Çıkmanın Yolları Nelerdir

Vücuttaki portakal kabuğu görünümlü sıkışmış yağ hücreleri ile kendini gösteren selülitler, özellikle yaz aylarının yaklaşması ile birlikte kadınların korkulu rüyası haline geliyor.

Genetik yatkınlık ve hormonal nedenlerle oluşabilen selülit; fazla kilolar, hareketsiz yaşam, hamilelik veya yanlış beslenme alışkanlıkları gibi faktörler bir araya geldiğinde kaçınılmaz bir sağlık problemine dönüşebiliyor.

Selülitle mücadelenin en önemli adımlarından birinin sağlıklı beslenme olduğunu belirten Memorial Antalya Hastanesi Beslenme ve DiyetBölümü’nden Dyt. Berna Ertuğ, özellikle hangi besinlerin tercih edilmesi gerektiği ile ilgili bilgi verdi.

“Yüksek karbonhidratlı ve yağlı besinler selüliti tetikliyor”

Kişinin genetik yapısının selülit oluşumunda önemli bir etken olduğunu söyleyen Dyt. Ertuğ, “Annesinde selülit olan bir kadında selülit probleminin olma riski yüksektir. Östrojen hormonunun etkisiyle kadınlarda daha sık rastlanan selülit problemini hızlandıran bir diğer etken ise yanlış beslenme alışkanlıklarıdır. Özellikle yüksek karbonhidratlı ve yağlı besinlerin tüketimi selülit oluşumunu tetikler” dedi.
“Fast food tarzı beslenme alışkanlıkları çağımızın en büyük selülit nedenlerindendir” diyen Dyt. Ertuğ sözlerine şöyle devam etti “Sucuk, salam, sosis gibi doymuş yağ oranı yüksek gıdalar,çikolata, kahve gibi yüksek kafein içeren besinler, fazla miktarda şeker ve tuz tüketimi selülit oluşumuna neden olmaktadır.”

Şok diyetlerden kaçının!
Dyt. Ertuğ,  yeterli su tüketiminin, vücutta su toplanmasını ve sarkmaları engelleyerek, selüliti de önleyebileceğini ifade ederek şöyle konuştu; “Selülit tedavisinde vitamin ve mineral yönünden zengin beslenmek önemlidir. Çinkodan zengin yağsız et, bezelye, sarımsak gibi besinlerin tüketimi artırılmalıdır. C vitaminiiçin portakal, maydanoz, kivi, limon, çilek, greyfurt, yeşilbiber gibi besinler tercih edilmelidir. Beslenmede tavukyumurta, mantar, pırasa, bezelye, sarımsak, limon, armut gibi bakırdan zengin besinlere yer verilmelidir. Yaz yaklaşıyor diye şok diyetler yapmak oldukça sakıncalıdır. Ciltte sarkmalara ve selülite neden olan, bilinçsizce yapılan şok diyetler yerine; ideal kiloya kavuşmak için diyetisyen kontrolünde doğru beslenme alışkanlıklarının geliştirilmesi doğru olacaktır.”

Kaynak: Memorial Hastanesi

Ağlayan Bebek Nasıl Sakinleştirilir?

Bir bebeğin ağlaması ihtiyaçlarının giderilmesini sağlamak için kullandığı ilk ve en önemli araçtır. İlk aylarda aileler ağlamanın gizemini çözmeye çalışırlar— Ne demek istiyor?, ve Susturmak için ne yapılmalı? 
Denenmesi gereken 21 yol
  • Bebeğinizi besleyin
  • Geğirmesini sağlayın.
  • Sıkı sıkı sarmalayın (yüzünü açıkta bırakın)
  • Sakinleşmesi için onunla konuşun
  • Onun için müzik çalın
  • Pozisyonunu değiştirin
  • Bezini değiştirin
  • Sıcak yada soğuk olup olmadığını kontrol edin
  • Onu kucağınıza alın
  • Onu yere bırakın
  • Uyutun
  • Oyuncak verin (üç aylık veya büyük bebekler için)
  • Dışarı çıkarın
  • Sakin bir ortama çıkarın (bazı bebekler kalabalık ve gürültülü yerlerden rahatsız olurlar)
  • Onu rahat bir şekilde tutun
  • Onu size yakın olmak üzere yere bırakın, ona dokunun
  • Kendinizi sakinleştirin ve nefes alış-verişlerinizi düzeltin (unutmayın sonsuza kadar ağlayamaz)
  • Siz ağladığınızda insanların yapmasını istediğiniz şeyleri ona yapın
  • Ona yakın durun
  • Göz temasında bulunun
  • Ağladığı sırada sizin hep onun yanında olacağınızı ona anlatın
  • Bebeğinizin gününün nasıl geçtiğini düşünerek hangisine öncelik vereceğinize karar verin. karşılıklarınızı sakin ve yavaşça verin. bazen hiçbir şey yapmadan bebeğiniz sakinleşebilir. Ağlamaya devam etse dahi sizin desteğinizin ve varlığınızın farkında olduğunu unutmayın.

Bir çoğumuz başarılı bir ailenin mutlu bebeklere sahip olmak demek olduğunu düşünürüz. Bebeğimiz duygularını tamamen göstermeye başladığında kendimizi iyi bir aile olarak tanımlayabiliriz. Tek amaç bebeği susturmak olduğunda, bebek ve ebeveynler iletişim, duygular ve kendileri hakkında çok önemli fırsatları kaçırabilirler. 

Bebeğinize sorun
Bebekler konusunda saygı duyulan bir otorite olan Magda Gerber’ e ağlayan bebeğin nasıl susturulacağı sorulduğunda bize “bebeğe sorun” diye cevap verir. Bu tavsiye, bebekle iletişim kurarak onun duyguları hakkında ona otorite olarak güvendiğimizi hissettirmemizi sağlar. Geçmişteki tecrübeler, hassas deneme yanılmalar bebeğinizi anlamayı öğrenmenizi sağlar. Genellikle ilgili ebeveynler bebeğin ağlamasını durdurmak için onunla oynar ve ona şarkılar söylerler. Bununla beraber kendini daha rahat hissetmeye başlar. Bu sürekli devam ettiğinde bebek kendi duygularını anlamada ve ifade etmekte güçlük yaşamaya başlar. Onu rahatsız eden durumlar söz konusu olduğunda ailesine yansıtmamaya çalışır. Böylece kendi duygularını anlamada ve ifade etmekte güçlük çekmeye başlar ve iletişim becerisini kaybeder.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
                                   
                                     

Popüler Başlıklar